izmir.uzerine.com


Haber bülteni üyeliği

KÜLTÜR 


İzmir sahip olduğu tarihi ve kültürel zenginlikleri ile adeta bir "IRMAK ŞEHİR"dir.

İzmir' de tarih süzgeçten geçirildiğinde; süzgeç üzerinde  kalanlar İzmir halkına ve İzmir'e gelmek isteyen yerli ve yabancı her yaştan ziyaretçiye; kaliteli, ekonomik, güncel ulusal ve uluslararası düzeyde hizmet verilebileceğini göstermektedir.

Uluslararası İzmir Festivali 1987'den beri Haziran-Temmuz ayları arasında düzenlenmekte, festivalin etkinlikleri Ege'nin binlerce yıllık kültür mirasına sahip olan mekanlarda ve kent merkezinde yapılmaktadır.

Festival kapsamında bugüne kadar Ray Charles, Paco de Lucia, John Baez, Tanita Tikaram, Jethro Tull, Chris de Burgh, Sting, Chick Korea, Brayn Adams, James Brown gibi sanatçıların yanında çok sayıda ünlü yerli ve yabancı topluluklar konserler vermiş, klasik müzik, bale ve tiyatro gösterileri düzenlenmiş olup, her yıl ünlü sanatçı ve gruplarla devam etmektedir.

Kent merkezinde Atatürk Kültür Merkezi, Sabancı Kültür Merkezi, İsmet İnönü Kültür Merkezi ve İzfaş Kültür Sanat Merkezi'nde toplantılar ve kültürel etkinlikler düzenlenmekte, İzmir Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrosu sanatsal ve kültürel ihtiyaçları karşılamaktadır.

Avrupa Caz Festivali her yıl Mart ayının ilk yarısı içerisinde yapılmaktadır. Festival, yerli yabancı caz topluluklarının katılımı ile İzmir'de caz severleri biraraya getirmekte ve kentimizin kültürel zenginliğine önemli katkı sağlamaktadır.

Konak, Karşıyaka Belediyelerinin kültür sanat birimleri, İzmir Kültür ve Sanat Vakfı, İzmir Kültür Sanat Derneği, Fransız, Amerikan, Alman, Kıbrıs Kültür Dernekleri, Ege Kültür Vakfı, Türk İtalyan Dostluk ve Kültür Derneği vb. kuruluşlar tarafından yapılan organizasyonlar, İlimizdeki 5 Üniversite tarafından düzenlenen kültürel faaliyetler de  İlimiz kültürel yaşamını canlandırmaktadır.

İzmir' de TRT Radyo ve Televizyon Kurumu , özel sektöre ait TV kanalları, radyolar ve yazılı basın da kent organizmasının sürekli canlı tutulmasını sağlamaktadır.

İzmir' de tarih sahnesinde öne çıkanlardan bir kaçına aşağıda yer verilmiştir. Sadece bunlar bile İlimizin kültürel zenginliğini göstermeye yetmekte ve İzmir' i ziyarete değer kılmaktadır.


KRAL TANTALOS EFSANESİ

Eski İzmir'in tarihini ve kültürünü araştıranlarca ilk ele alınan Frigya Kralı olduğu iddia edilen Tantalos ile ismi etrafındaki söylencelerdir.

M.Ö. 600 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Tantalos mitolojiye göre Baştanrı Zeus ile bir insan dilber Plutonun çocuğu idi.

Söylencelere göre İzmirli olan Kral Tantalos, Symnrna'dan Magnesia' ya (Manisa) doğru uzanan Spilios dağında Frigya halkı ile birlikte yaşar ve Batı Anadolu' ya yayılmış devletini yönetirdi.

Baştan başa bağlık-bahçelik olan Spilos dağı aynı zamanda zengin madenlerin bulunduğu efsanevi bir yerdi. Tantalosun daha sonra Yunanistan' a giderek Paleppones Yarımadasına ismini verecek ve Olimpiyat oyunlarını kuracak olan "Pelops" isimli bir oğlu ile Manisa'da ağlayan kaya haline gelecek olan "Niobe" isimli iki çocuğu vardı.

Ve, Tanrıların sofrasına oturabilen tek insan idi TANTALOS.

Tantalos ne yazık ki Olimpos Tanrılarının hışmına uğradı. Anadolu Tanrıçası Kibele'ye inandığı için Hellen Tanrılarını küçük gören ve onların kudretlerini sınamaya kalkan Tantalosa verilen ceza, dünyanın her köşesinde TANTALOS İŞKENCESİ olarak anıldı.

ZEUS onu yer altı ülkesinde ebedi açlık ve susuzluğa mahkum etti.

Mitolojiye göre TANTALOS  Spilos Dağının bir yarığından atılarak Hadese gönderildi.

Bu yarık daha sonra göl haline gelerek "TANTALOS GÖLÜ"  diye isimlendirildi.

Yamanlar dağındaki KARAGÖL bu göldür.

Hellen efsaneleri ilk çağlardan bu yana kadar Tantalosun kötülüğünü yaymıştır. Onun tanrılara ait kutsal şarabı çaldığını, tanrısal sırları insanlara ilettiğini ve en kötüsü oğlu Pelopsu kesip şölen düzenlediğini söylemişlerdir.

Anadolulu Homeros ise, "Odysseia" isimli destanında hemşehrisi Tantalos'un çektiği acıları çarpıcı bir üslupla anlatmıştır.

Yamanlar Dağında Bayraklı'ya uzanan yamaçlarından birinde Frigya Kralı Tantalosun mezarı bulunduğu bir çok Batılı yazar tarafından ele alınmıştır.

İki yüzyıl önce bu mezar Eski İzmir'den kalan en önemli kalıntılardan Akropolisin güneyinde Akropolis ile ova arasındaki yamaçtaydı.

Tantalos mezarı diye ünlenen kalıntı üzerine ilk çalışmayı 1835' te Charles Texier yapmıştı.

Texier'in mezarı incelerken bilerek veya bilmeyerek büyük bir tahribat yaptığı bilinmektedir.

Daha sonra Alman Arkeolog Procesh Von Osten, bölgeyi incelemiş ve mezar ile Eski İzmir'in ilintilerini inceleyen kroki ve haritalar çizmiştir.

1930' da Prof. Helene Miltner ve Prof. Yohannes Böhlau, Lelej, Amazon, Frig ve Hitit dönemi İzmir'i araştırırken Tantalos Mezarına özel ilgi göstermişlerdir.

Bu iki bilim adamının tüm çalışmaları İzmir Valisi ile Asarıatika Muhipleri Cemiyeti Başkanı Kazım Dirik tarafından büyük bir özveri ile desteklenmiştir.

Bu çalışmalar 1934 yılında Eski İzmir ismiyle yayınlanmıştır. Prof. Dr. Ekrem AKURGAL'da yıllarca süren çalışmalarında Tantalos Mezarına değin bir çok yayın hazırlamış ve mezarın kaybolmaması için ısrarla yetkili kişi ve kurumları özellikle devleti uyarmıştır.

İlgili bilim adamları mezar ile ilgili olarak aşağıdaki değerlendirmeyi yapmışlardır.

"Mezar anıt biçimindeydi ve kayalık bir zemine oturuyordu. Silindir şeklinde harçsız örülmüş taş gövdesi 29 metre uzunluğundaydı ve üstünde koni şeklinde bir taş külah vardı. Külahın tepe noktasında, diğer yaşdaş Anadolu anıtmezarlarında görülen Phalles dikiti bulunmakta idi.

Yine 29 metre uzunluğundaki çember şeklindeki gövde iç içe iki duvarla örülmüş ve iç radyal duvarlar çöktüğü için mezarın dış görünümü dev taşların bir yığıntısı şeklindeydi."

Günümüzde bir yıkıntı halinde bir gecekondunun temelleri altında kalan Tantalos mezarının iri taşları yağmalanmıştır.


SYMRNA:Bu efsanevi kelime çeşitli dillerde aksan farklılıklarına uğrayarak benzer biçimlerde kullanılmıştır.

Efsaneye göre; Elektid isimli bir kavim Amazonlar ile savaşarak Amozonları yendi. Sonra da KRAL These, Amazon Önderi Symrna ile evlendi ve kente onun adını verdi.

Tarihte İzmir' in birbirine çok benzeyen bir çok ismi bulunmaktadır.

Zminrna, Sminre, Simire, Semire, Lesmire, Lesmirr, Ksimire, Siniors, Mirina, Samorna, Simira, Zminrna, Zimirra, Asmira, Esmira, İsmira, İsmire, Yezmir gibi.

Eski İyon Lehçesi isimlerin başına i belirleme sözcüğü getirerek, kentin adını İzmirni olarak söylemiştir.

Bugün kullanılan İzmir sözcüğü işte bu kökten gelmektedir.

Ekrem Akurgal' a göre İzmir' in ismi eski Anadolu kökenlidir. Yunanca değildir.

Çünkü Kayseri de Kültepe yerleşmesinde M.Ö. 2.binin başlarında "İsmurna" diye bir yer adına rastlanmaktadır.


AGORA

İzmir Agorası Büyük İskender tarafından yeniden kurdurulan kentin iskan sahası Kadifekale' nin kuzey yamacında şimdiki adı ile Namazgah Mahallesindedir.

Eskiden Türk mezarlığı olan Agora kalıntıları yüzyıllardır açıkta duran bazı mermer sütunların ilgi çekmesi sonucu ortaya çıkmıştır.Agora dönemin Müze Müdürü Selahattin Kantar ve arkeolog Hakkı Gültekin tarafından ortaya çıkarılmıştır. 1932-1941 yıllarında adı geçen kişiler tarafından ortaya çıkarılmıştır.

Agora Roma Dönemi İzmir' ini aydınlatma bakımından paha biçilmez bir kaynaktır.

İzmir M.S. 178 yılında müthiş bir deprem ile yerle bir olmuştur.

Kalıntıları bulunan Agora'nın 178 yılından sonra İmparator Marcus Aurelius'un yardımı ile yeniden inşa edilen Agora olduğu tespit edilmiştir.

Çünkü İmparatorun eşi küçük Faustina bu tarihten sonra Anadolu'da vefat etmiştir.

Agora'da küçük Faustina'nın maskının üzerinde yer aldığı bir kemer bulunmuştur. Bu nazlı kraliçenin güzelim büstü Agorayı süslemektedir.

İzmir Agorası bir ticari agora değil, aksine bir devlet agorasıdır.

Yani devletin kontrolünde olan bir kurumdur. Ticari agoralarda bulunmayan bir Bazilikanın ve içinde mahkeme salonlarının bulunuşu ve 28 adet dükkanın devletin emtia ve donanımını korumakla ilgili bulunması bu yapının İzmir'deki Roma bürokrasisi için son derece önemli bir yer olduğunu belgelemektedir.

Bazı tarihçilere göre; Agora aynı zamanda dini bir kimlik taşımakta idi.

İzmir Agorası günümüzde turistlerin büyük ilgisini çeken bir yapı olarak yarı yarıya gün ışığına çıkarılmış görüntüsü ile İzmir' i süslemektedir.


AGAMEMNON

Dünyanın ilk hastanesi olarak haklı bir üne sahip olan Agamemnon Kaplıcaları ismini Troya kentine saldıran Mykene Kralı Agememnon' dan almıştır.

Kardeşi Manelaos'un karısı güzeller güzeli Heleni Troyalı çapkın Parise kaptıran Agamemnon, on yıl süren savaşlardan sonra Troyayı yakıp yıkmıştır ve Bargama yöresindeki Anadolulu kavimlerle çarpıştıktan sonra yaralı ve hasta askerlerini bir kahinin önerisi üzerine Smyrna  yakılarındaki ılıcalara getirmiştir.

Binlerce askerin tedavi edildiği daha sonra hamam ve mikropları yok etmek için etütlerin inşa edildiği bu kaplıcalar Antikçağdan Osmanlılara kadar ününü sürdürmüştür.


ROMA SU KEMERLERİ

Kadifekale' nin eteklerinde Kemer çayı üzerinde hala ayakta durabilen Kızılçullu(Şirinyer) Su Kemerleri İzmir Kenti Romalılar tarafından yönetilirken yapılmıştır.

M.Ö.133 ile M.S. 395 yıllarını kapsayan Roma Döneminde İzmir Ege' nin en görkemli kenti olarak Iyonya dönemindeki şöhretini artırarak sürdürüyordu.

Eskiçağ tarihçilerinin Akvadük Kemerleri diye isimlendirdiği bu kemerlerin inşaatında taş, tuğla ve Roma harcı kullanılmıştı.

Kızılçullu Kemerleri Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından çeşitli kez tamir edilmiş ve kullanılmıştır.


DIYANA HAMAMLARI

Bugün Halkapınar ile Bayraklı arasına yayılmış eski İzmir kentinin büyük anıtlarından birini oluşturan Diyana Hamamları Roma döneminde ününü devam ettirmiştir.

Efsaneye göre;

"Tanrıça Artemis bir gün bir su kaynağında yıkanırken güzel ve yabancı bir erkeğin kollarında bulmuş kendini.

Cesur aşığını derhal geyik şekline sokan Artemis sonra onu köpeklerine parçalatmıştı."

Eski İzmirlilerin Halkapınar' da çağıldayan su kaynağına Tanrıça Artemisin saflığını temsil etmesi sebebiyle Diyana Hamamları ismini takmaları bu yüzdendir.

Vaktiyle mermer kanallarında Su Perilerinin yıkandığı Diyana Hamamları'ndan az kalıntı kalmıştır, ancak Halkapınar şırıl şırıl akmaya devam etmektedir.


BÜYÜK İSKENDER

Büyük İskender Kadifekale' ye geldiğinde; bir çınar ağacının altında uyuya kaldı ve rüyasında iki Yunan Tanrıçası tarafından buralara bir şehir kurması gerektiği kendisine söylendi.

İşte İzmir'in bir uzantısının da Büyük İskender tarafından Kadifekale' de  kurulduğu değişik kaynaklarda belirtilmiştir.


İZMİR'DE KİLİSELER

Katolik Kiliseleri : Saint John Kilisesi Şehit Nevres Bulv. No:3

Saint Polycarpe Kilisesi Gaziosmanpaşa Bulv. No:18 veya Necati Bey Cad. No:2

Santa Maira Katolik Kilisesi:Halit Ziya Bul. No:67

Santıssımo Rosarıo(1484 Sokak)

Domeniken Kilisesi (1408 Sok. No.8)

Notre Dame de Lourdes(81 Sok. No:11 Göztepe)

Santa Maria(80 Sokak No:5 Bornova)

Saint Antoine (1610 Sokak No:7 Bayraklı)

Saint Helene (1729 Sokak No:53 Karşıyaka)

Protestan ve Anglikan Kiliseleri:

Mary Magdelena (Hürriyet Cad. 18 Bornova)

Felemenk Protestan Kilisesi (1274 Sok. No:24)

Alsancak Angilkan Kilisesi (Alsancak Garı Karşısı)


İzmir Sinegoglar

Beth Israel Sinegogu( Mithatpaşa Cad. No:265)
Sinyora veya Giveret Sinagogu(927 Sokak No:77)

Saar Aşamayim Sinagogu( 1390 Sokak No:4/2)

Hevra(Talmut Tora) Sinegogu(937 Sokak No:38)

Salom Sinegogu(927 Sok. No:38)

Bilkur Holim Sinegogu( İkiçeşmelik Caddesi No:40)

Algazi Sinegogu ( 927 Sokak No:73)

Etz Hayim Sinagogu(937 Sokak No:5)

Bet İllel Sinagogu(920 Sokak No:23)

Ros Aar Sinagogu(Karataş 281 Sokak No:67)


İZMİR MÜZELERİ

İzmir'de ilk Arkeoloji Müzesi üç senelik eser toplama ve derleme çalışmalarından sonra 1927 yılında Tepecik Semtinde bulunan eski Ayavukla Kilisesinde ziyarete açılmıştır.

Daha sonra Konakta Bahribaba Parkı içinde yeni ve modern bir müze binası inşa edilerek 1984 yılında ziyarete açılmıştır.

Müze, teşhir salonları, laboratuarları, depoları, fotoğrafhanesi, kitaplığı, konferans salonu ile her türlü ihtiyaca cevap verecek şekilde düzenlenmiştir. Üç katlı olan müze binasında teşhir seksiyonlar halinde hazırlanmıştır.

Ayrıca; Ahmet PİRİŞTİNA Kent Arşivi ve Müzesi Erem AKURGAL Seramik Eserler Salonu, İzmir Etnografya Müzesi, İzmir Atatürk Müzesi, İzmir Devlet Resim- Heykel Galerisi Müzesi de Kentimizin önemli müzeleri arasında sayılmaktadır.

TURİZM

Ev sahipliğini yaptığı pek çok zengin uygarlığın izlerini taşıyan İzmir'in doğal kaynaklarının güzelliği, tarihi mekânlar, kültürel değerler ve misafirperver insanı, kentteki turizm potansiyelini üst seviyelere taşımaktadır.

Kentimizi ziyaret eden turist sayısı yılda ortalama 750.000'dir. İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün rakamlarına göre 2005 yılında bu rakam 789.130 olarak gerçekleşmiştir.
Kentimize gelen turistlerin 668.237'si (yüzde 84.7) havayolu, 120.883'ü (yüzde 15.3) denizyolu ile gelmiştir.

2005 yılında denizyolu ile gelenlerden yaklaşık 58 bin kişi Odamız çabaları ile kentimize uğraması sağlanan kruvaziyer seferler ile gelmiştir. 2006 yılında bu rakamın 120 bin olması beklenmektedir.
Turizmin vatanının Ege Bölgesi olduğunu, ilk organize turizm hareketinin ise İzmir'den başladığını söylemek yanlış olmaz.

İzmir, merkezinde barındırdığı tarih, kültür, alışveriş, eğlence, iş, toplantı turizm çeşitlerinin yanında, özellikle kitle(deniz-güneş-kum), kayak, dağ, termal, yat, yayla, göl, macera, golf, sörf turizmi arzına sahip ilçeleri ile kol kola girmiş bir  turizm güneşidir.
İlimizde turizm işletme belgeli 130 tesis bulunmaktadır. Bu tesislerde 11.471 adet Oda ve 24.120 yatak bulunmaktadır.
Turizm Yatırım belgeli olarak da 45 tesis vardır, bu tesislerin toplam yatak kapasitesi ise 11.943' tür.
Türkiye'deki 93 Mavi Bayraklı Plajın 20 tanesi İzmir'de bulunmaktadır.

Kentimizde ayrıca; 245'i A-AG, 6'sı B ve 372' si C olmak üzere toplam 288 adet seyahat acentesi, İl Turizm Müdürlüğü'ne kayıtlı 1.302 adet rehber bulunmaktadır.

2002 yılında Class 1 Offshore yarışlarına ev sahipliği yapan kentimiz, 2005 yılında "Universiade 2005" üniversitelerarası dünya olimpiyatlarını başarı ile gerçekleştirmiştir.

 Pamfilya, Karia ve Likyalılar tarafından yapıldığı bilinen ve Türkiye'nin başlıca turizm merkezlerinden biri olarak uluslararası üne de sahip bulunan Çeşme İlçesi, plajlarının yanı sıra Şifne'deki şifalı kaplıcaları ile de bir cazibe merkezidir. 
     
   İnce ve bembeyaz kumları ile Ilıca Plajı'nın ünü ülkemiz sınırlarını aşmıştır. Şifne bölgesinde termal sular denizin içinden çıkmakta, ılıcalarda bulunan çamur, güzellik iksiri olarak kullanılmaktadır. Bölge, iç ve dış turizme hitap eden her türlü konfora sahip otel, motel ve pansiyonlarla donanmıştır. Ayrıca Aya Yorgi Koyu, Pırlanta, Paşa Limanı, Tur Site, Çiftlik gibi adlarla bilinen 20 dolayında koyla çevrili bulunan Çeşme, balığı ile ünlü Dalyan gibi doğa harikasına, özellikle yaz aylarında son derece renkli bir eğlence yaşamına da sahiptir. 
   Çeşme Kalesi ve burada bulunan müze ise tarih meraklıları için bulunmaz bir nimettir. Kaledeki müzede bir sualtı arkeoloji müzesi oluşturulması çalışmaları da sürdürülmektedir. Tamamlandığında yörede yapılan araştırmalarda elde edilen tarihi eserler bu müzede sergilenecektir.  

Konak'tan 36 kilometre uzaklıktaki Çeşmealtı, plajlarının yanı sıra, İçmeler mevkiinde bulunan kaplıcaları ile ünlüdür. Yaz sezonunda nüfusu birkaç kat artan Çeşmealtı'nın İçmeler sahillerinden sonra ise Kıyı Bandı Karaburun'a kadar devam eder. Yolunuzun üzerindeki Urla'nın Kokar Koyu da bakir doğası ile tatilcileri çeker.

Seferihisar İlçesi'ne 5 kilometre mesafede ve Sığacık bölgesinde bulunan Akkum Plajları, berrak denizi, pırıl pırıl kumları ve sörf yapmaya uygun denizi ile ünlüdür. Dionysos Tapınağı, Athena Kutsal Alanı ve benzeri antik yapıların bulunduğu akeolojik özelliği bulunan antik Teos'a da bir kilometrelik bir yürüyüş ile ulaşılabilir. Akkum plajlarına günübirlik gidilebileceği gibi, buradaki turistik tesislerde de konaklanabilir. Sığacık Limanı akşam günbatımlarında eşsiz bir görünüme bürünürken, buradaki restoran ve barlarda hem eğlenebilir, hem de en taze deniz ürünlerinin tadına bakabilirsiniz.  
  
Urla Yarımadası'nın kuzeyinde kurulu Karaburun'da çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda ilçenin M.Ö. 3000 yıllarında Hititler tarafından kurulduğu anlaşılmıştır. Urla'yı geçtikten sonra Teknoloji Enstitüsü önündeki kavşaktan sağa dönen kıvrımlı yola sapıldığında ilk ulaşılan yerleşim yeri Balıklıova'dır. Buradan sonra girintili çıkıntılı sahil bandı, Mordoğan'ı takiben Karaburun'a kadar uzanır. Bakir bir doğaya sahip Karaburun ve Mordoğan yöresi turistik alt yapı bakımından henüz gelişmemiş olmakla birlikte, sakin ve doğa ile başbaşa bir tatil yapmak isteyenler için idealdir. Yörede ayrıca Ege'nin en leziz balıkları da avlanmaktadır.

İzmir'e 84 kilometre uzaklıkta bulunan ve bir yarımada şeklinde 3 taraftan denizle çevrilmiş olan Çandarlı, balığı, koyları ve Osmanlı döneminden kalma kalesi ile ünlüdür. Kale'de kullanılan taşların çoğu antik çağların izlerini taşır. Çandarlı zaten ilk Hitit yerleşimlerinden biridir ve 'Pitane' olarak da adlandırılmaktadır. Sakin ve rahat bir tatil-dinlenme yeridir.

İzmir'e 120 kilometre uzaklıktaki Dikili'nin M.Ö. 5000-4000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişi vardır. Yörede yapılan arkeolojik kazılarda bölgede Akaların yaşadığı ve kente Aternagus adını verdikleri ortaya çıkmıştır. Ilıcaları ile de ünlü (Nebiler, Bademli ve Kocaoba) ilçenin upuzun plajları vardır. Merkezdeki plaj boyunca uzanan sahilin birçok yerinde rahatlıkla denize girilebilir. Tatil siteleri ile dolu olan bölgede konaklama yerlerinin fiyatları da son derece uygundur

Menemen'i geçtikten kısa bir süre sonra İzmir - Çanakkale karayolundan sola saparak gidilen Foça İlçesi, dünyada nesli tükenmekte olan Akdeniz Fokları, bu canlıların yaşadığı Siren Kayalıkları, barbun ve çipurası ile ünlüdür. Foça ile Yeni Foça arası birbirinden güzel ve çam ağaçları ile kucaklaşan koylarla bezenmiştir. Foça ayrıca kalesi, tarihi eserleri, muhteşem doğası ile turistleri çekmektedir. Yeni Foça'da da plajlar ve konaklama yerleri bulunmaktadır.    Menemen'i geçtikten kısa bir süre sonra İzmir - Çanakkale karayolundan sola saparak gidilen Foça İlçesi, dünyada nesli tükenmekte olan Akdeniz Fokları, bu canlıların yaşadığı Siren Kayalıkları, barbun ve çipurası ile ünlüdür. Foça ile Yeni Foça arası birbirinden güzel ve çam ağaçları ile kucaklaşan koylarla bezenmiştir. Foça ayrıca kalesi, tarihi eserleri, muhteşem doğası ile turistleri çekmektedir. Yeni Foça'da da plajlar ve konaklama yerleri bulunmaktadır. 

Antik tiyatrosu, Celsius Kütüphanesi ve çağlar öncesinin en önemli kentlerinden biri olan Efes'ten Kuşadası istikametine 8 kilometre mesafede bulunan Pamucak, uçsuz bucaksız plajları ve kumu ile ünlüdür. Pamucak Plajı, bakir görüntüsü ile turistleri çekmektedir.  Pamucak sahili "Turizm Merkezi" olarak ilan edilmiştir ve birbirinden güzel tesisler bulunmaktadır. 

Plajların yanısıra çok gezi ve piknik yeri olarak da kullanılabilen Urla Klizman sahillerine, özellikle yaz aylarında İzmirliler yoğun ilgi gösterir. Urla Klizman sahilleri, deniz, kum ve ağaç üçlüsünün bulunduğu çok sayıda koya sahiptir.

Urla açıklarında bulunan Yassıca Ada İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı tesis ve düzenlemelerle İzmirliler'in gözde tatil yerlerinden biri haline geldi. Yaz aylarında İzdeniz'in düzenlediği günü birlik vapur seferleri ile ulaşımın sağlandığı Yassıcaada, temiz mavi denizi ve sessiz ortamı ile büyük ilgi görmektedir.

Özdere (Kesre), İyon Uygarlığı'nın Efes'ten başlayan Teos'a kadar uzanan Ege Sahil çizgisi üzerinde yer almaktadır. Şimdiki adı Özdere olan beldenin tarihe uzantısı Kesre ismi ile başlar. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Özdere ismini alır. Geniş sahili ve alternatifli tesislerile Özdere İzmir'in önemli tatil beldelerinden biridir. 

Editör Bilgileri

Halil MERAL


Editöre Ulaşın

En Son Eklenenler

x-isini-pulsari
yaz-ucgeni
yerel-kabarcik
yildizlar-arasi-yolculuk
zhai-zhigang
avusturya-uzay-ajansi
birlesik-krallik-uzay-ajansi

Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Gizlilik Sözleşmesi | Üye Girişi